top of page

"Sokağın Tini"

  • Yasin Durak
  • 31 Ara 2013
  • 7 dakikada okunur

Yurdum sosyalisti için Haziran İsyanı’nı tecrübe etmek, Türkiye’de devrime ait tohumlarının saklı olduğu tahıl ambarını nihayet bulmak gibi bir etkiye sahiptir. Bu yüzden Haziran’a ilişkin bir eleştiri yönelttiğimizde bu adeta aramızda kalır. Yani gerçekten de tepemizde helikopterle “Ankara’yı Gezicilere bırakmayacağız” pankartı dolaştıran Gökçek gibilere ve onların yardakçılarına malzeme vermek istemeyiz. Yine de “aramızda” kalacak bir hatırlatmayla başlayalım: Bu isyan kısık ateşte pişmemişti. Bir ön hazırlığı, mutfak telaşı olmamıştı. Bu yüzden hâlihazırda bulunan herhangi bir tarih yazımına basitçe iliştirilemedi, bir sol geleneğe yahut teorisyene indirgenemedi, ağaçlı morlu ya da altı oklu amblemlere de sığmadı, temsil yetkesi siyasi partilerde değildi, sahibi yahut öncüleri filan yoktu ve en önemlisi; sandıklardaki rey oranıyla canına okunamayacak envai çeşit muhtevayı içermekteydi.

130610 006.jpg

Haziran’ın Şiddet Karmaşası

Solun Haziran İsyanı sırasındaki en önemli talihsizliklerinden biri şiddet konusundaki kararsızlığında görüldü. Bunun nedeni “devrimci şiddetin” varlığının muhtemel sonuçlarına ilişkin yanıtların hala üretilmemiş olmasıydı. Üstelik eylemlerde sözde kamu mallarına ve bazı özel mülklere zarar verilmesi iktidar mümessilleri tarafından amaçsız ve şuursuz bir “Vandalizm” olarak lanse edilirken, bir kısım sol da şiddetin “isyanın meşruiyetini sarstığı” gerekçesiyle bu retoriğe alelade eşlik etti. Oysaki talepleri göz ardı eden ve itirazları türlü marifetlerle öğütmeye çalışan iktidarın tahammülsüz girişimlerinden biri olarak “Taksim’i yayalaştırma” projesi -daha önceden Emek Sineması’nda bir başka örneği görüldüğü üzere- başlı başına sembolik mahiyetin imhasına yönelik bir şiddet edimiydi. Protestoculara karşı aynı tahammülsüzlüğü sürdüren kolluk kuvvetlerinin “başıbozukluğuyla” var ettiği “fiziksel şiddet” ise, dayatılan hiyerarşik konumlanmaların bilfiil tecrübe edilerek “ilişkisel bir gerçeklik kazanmasını” sağlayan “sistematik şiddet üretiminin” bir parçası olarak yine iktidarla tutarlıydı.[1]

İktidarın taarruzu karşısında direnişçilerin şiddete başvurması kamuoyunda eleştirilse de esasta “uyandırıcı” bir etki yaratmış, inatla inkâr edilen potansiyelin ortaya koyduğu reaksiyonu tetiklemişti. Misal “sinik” ve “çekingen” yığınlar, TOMA’ları kovalayan bir dozerin efsunuyla “ideolojik hissizliklerinden” sıyrılmayı başarmıştı. Žižek’in tabiriyle; “genel geçer ideoloji eleştirileri artık işlevsiz olduğundan, kitleler ancak doğrudan şiddete, doğrudan eyleme başvurularak” uyandırılmıştı. Ancak buna rağmen -Meinhof’un kullandığı anlamıyla- “karşı şiddetin”[2] savunusu konusunda sosyalist soldan müşterek bir tavır ortaya çıkmadı. Kollukla çatışarak alanları koruyanların “provokatör, Vandal, marjinal” filan oldukları fikrinin yayılması engellenemedi. Çünkü bu eylemciler sahiplenilmediler. “Karşı şiddeti” var edenlerin eylem mahallinden bizzat protestocular tarafından uzaklaştırıldığı dahi görüldü. Sonuçta isyan “meşruiyet” vaatleriyle karantinaya alındığında, şiddetin bu türden bir varlığı dışlandı ve fakat -Benjamin’in kullandığı anlamıyla- “polis hukuku”[3] olarak tezahür eden iktidar tasarrufu meşruiyetini korumayı başardı. Direnç azaldıkça alanlar daraldı, alanlar daraldıkça iktidar kamusal hayat üzerindeki tasarruflarının çoğunu yeniden tedarik etmeye başladı. Geriye Çarşı grubu üyelerinden olduğu söylenen birisinin o günlerde sosyal medyada paylaştığı şu ileti kaldı: “Polise karanfil uzatan eylemcileri gördükçe tecavüzcüsüzüyle evlendirilen kadınlar aklıma geliyor”.

“Beter Böcek! Beter Böcek! Beter Böcek!”

İlginç gelebilir ancak Tim Burton’ın efsanevi filmi Beter Böcek’in o gotik sekansları içerisinde de benzer bir şiddet karmaşası izlenir. Filmde “ölüler ile yaşayanlar” arasında cereyan eden bir mücadele, mekân üzerinde hâkimiyet kurma mücadelesi dikkat çeker.

Orta sınıf ölüler olan Adam&Barbara Maitland çifti evlerini satın alan New York’lu burjuva bir ailenin (Charles&Delia Deetze çifti ile kızları Lydia) gelişinden huzursuz olur. Evde buldukları Yeni Ölenler İçin Elkitabı’ndan hiçbir şey anlamadıklarından, gün geçtikçe daralan varlık alanlarını korumak için yaşayanları korkutarak kaçırmaya karar verirler. Ancak yaşayanlar ölüleri “çoğunlukla” görmedikleri ve umursamadıkları için ölülerin protesto girişimlerini hissetmezler bile. (Ölüleri ilk fark eden kişi evin idaresi konusunda hiçbir kanaat hakkı olmayan Lydia olur. Ona duydukları sempati eninde sonunda ölülerin başına bela açacaktır).

Burjuvalar yanlarında getirdikleri dekoratör Otho ile birlikte mekânı kafalarına göre şekillendirirken onlar da hukuki haklarını aramak için öteki dünyadaki avukatları Juno ile görüşürler. Ancak onlar bu görüşmeyi gerçekleştirene kadar burjuva tüm dekorasyonu tamamlar. Çünkü intihar edenlerin kamu personelliği yaptığı ölüler âleminde hantal bürokrasi mevcudiyetini korumaktadır. Bu sırada bir taraftan da bu denklemin bir bileşeni olarak Beter Böcek varlığını hissettirmeye başlar.

Beter Böcek Araf’ta bulunan bir hortlaktır. Kitaba uymaz, kural tanımaz, yaşayanların ve ölülerin değerlerini paylaşmaz, “anormal”, “marjinal”, “tuhaf” ve sıra dışıdır. Daha önemlisi; yaşayanlar ile ölüler arasındaki mücadeleye müdahil olabilmesi için “tarihin çağrısı” gerekir, adının üç defa tekrarlanmasına ihtiyaç duyar.

Adam ile Barbara’nın Beter Böcek’le (kasabanın maketinin içinde) ilk karşılaştığında hissedilen muamma ise kayda değerdir. Beter Böcek orta sınıf çiftimizi “onların tarafında” olduğuna ikna etmeye çalışırken tüketim alışkanlıklarının benzerliğinden bahseder. (Hatta ilk başta onlara televizyondan, Amerikan kültürünün öğelerini içeren bir reklam filmiyle görünmüştür). Ancak Adam ile Barbara tedirginliklerini kenara bırakamazlar, onun “aşırıya kaçmasından”, Lydia’ya zarar vermesinden filan çekinerek tekrar kendi bilindik yöntemleriyle yaşayanları korkutmaya çabalarlar. Sonunda yaşayanları eğlendirmekten başka bir sonuç vermeyen bu girişimleri başlarını daha fazla derde sokar. Burjuvalar yaşadıkları evin “hayaletli” olduğunu fark ettiklerinde artık düşündükleri tek bir şey vardır: Hayaletleri çalıştırarak para kazanmak…

Hikâyenin bu kısmında artık mekân üzerindeki kısıtlı tasarruflarının yanı sıra kendi ontolojik tekabülleri üzerindeki haklarını da kaybetmeye başlayan orta sınıf çiftimizi kurtarmak için nihayet Beter Böcek devreye girer. Evin içerisindeki merdiven korkuluğunu[4] bir çıngıraklı yılana dönüştürerek burjuvanın cennetine sızan Beter Böcek, yaşayanları evden kovalamak için şiddet kullanmaya ve mevcut düzeni istila etmeye başlar. O sırada ortaya çıkan kaostan korkan orta sınıflar, burjuvaları def edene yahut yok edene kadar eyleme devam edeceği anlaşılan Beter Böcek’i durdururlar, aşırı yahut “illegal” eylemlerini eleştirerek onu yeniden “dışlamaya” başlarlar.

Elbette ki burjuva burjuvadır. Yaşayanların evdeki hayaletlerden kâr etmeden onların yakasını bırakmaya pek niyetleri yoktur. Evi bir doğaüstü eğlence parkına çevirmeye karar veren burjuvalar finansal destek arayışına girişirler. O sıralar Yeni Ölenler İçin Elkitabı’nı ele geçiren Otho bir “yönetişim uzmanına” dönüşerek ölüler üzerindeki burjuva tasarrufunu pekiştirecek yöntemler öğrenir. Ölülerin avukatı Juno onları Beter Böcek’i çağırarak çiğnedikleri uhrevi yasalar konusunda uyararak bir güzel fırçalar. (Yine de Juno’un kayda değer tek bir kelamı dikkat çeker: “Yaşayanlara asla güvenmeyin”). Beter Böcek ise bunalıma girip ölmek isteyen Lydia ile diyalog kurarak hapsedildiği maketten çıkmaya, yeniden olaylara müdahil olarak “tarihselleşmeye” çalışır. Ölüler eve geri döndüklerinde Lydia aracılığıyla bir uzlaşma kurmayı, mekân üzerindeki haklarından vazgeçerek yaşayanlara birlikte kalmayı teklif ederler. Ancak yaşayanlar çoktan planlarını gerçekleştirmeye koyulmuş, ilk iş olarak yatırımcıları eve çağırmışlardır. Ölüler üzerinde tesirli olacak tılsımı Otho aracılığıyla uygulayarak onları sergilerler. Fakat tılsımın bir yan etkisiyle hayaletler çürüyerek yok olmaya başlar. Nihayet onlara “acıyan” Lydia’nın çağrısıyla Beter Böcek tekrar devreye girer. Bu sefer burjuvanın yeniden yapılandırma planıyla dalga geçerek atlıkarıncalı bir şapkayla belirir ve eğlence parkı motifleriyle donattığı ortamı şenlendirir: “Marketimizin değerli müşterileri… Winter River’a hoş geldiniz, doğal aç gözlülük müzesi, sıkılmış iş adamları için bir anıt”.

Beter Böcek ilk iş iki çekiç darbesiyle yatırımcıları evden dışarı gönderir. Daha sonra Adam ile Barbara’yı tılsımı içerisinde çürüdükleri “burjuva büyüsünden” azat ederek kurtarır. Ortalık karıştığında tabanları yağlama telaşına düşen Otho’yu madara ederek dalga geçer. En sonunda da Lydia’yla yaptığı anlaşmaya uygun olarak onunla evlenip yaşayanlar âlemindeki varlığını garanti altına almak ister. Ancak o sırada kendini toparlayan hayalet çiftimiz Beter Böcek’i geri göndermek için amansız bir mücadeleye girişirler. (Öyle ki aynı mücadeleyi en başında burjuvaya karşı vermiş olsalardı çoktan amaçlarına ulaşmış, mekân üzerindeki haklarını korumuş olacaklardı). Birçok girişimin ardından üç kere “Beter Böcek” demekte başarısız olunca hayaletlerin de kolaylıkla şiddete başvurdukları görülür. (Sanki dertleri pek de söyledikleri gibi şiddetle ilgili değilmiş, şiddet legal olduğunda onunla bir sorunları yokmuş gibi.) Adam’ın maketten arabasıyla yaptığı minimal kamikaze dalışı nedeniyle canı yanan Beter Böcek, sonunda Barbara’nın kontrolündeki çöl solucanının midesini boylar.

Nihayet film yaşayanlar ile ölüler arasındaki eşitsiz bir uzlaşma ile sona erer. Yaşayanlar evin üst katında ikamet ederek yüksek sanatla filan ilgilenirken, ölüler evin alt katında görece daha ucuz zevkleriyle yaşayanlara hizmet etmek -Deetz’lerin çocuğu Lydia’ya özel ders vermek ve onu eğlendirmek- koşuluyla var olurlar.[5] Beter Böcek’in mahvıyla evin “kutsal düzeni” yeni bir sömürü ilişkisi ekseninde tekrar sağlanır.

Yeni Ölenler İçin Sonsöz

Küçük burjuva düzen bağımlılığı ve bir kısım kültürleşmiş kategoriler isyan pratiklerinin bazı uğraklarının “lümpen” ve “tehlikeli” görülmesine neden olabilir. Kontrolsüz reaksiyonlar yahut şiddet kullanımında somutlaşan radikal uzlaşmazlıklar mevcut politik amaçları riske soktukları intibası uyandırabilirler. Böylesi durumlarda içine düşülen “meşruiyeti koruma” gafleti neredeyse hep protestocuların aleyhine sonuçlar doğurur. Herhangi bir kişi yahut gruba atılan “marjinallik” yaftası bir kez kabul görmeye başladığında asla yalnızca onunla sınırlı kalmaz, “direniş iradesi” bir kere kırıldığında bizzat protesto faaliyetinin kendisi de iktidar dalavereleriyle sokağın göreneğinden dışlanacaktır. Böylesi anlarda “yıkıcılığın yaratıcılığına” bir nebze olsun fırsat tanımak, erkân-ı sömürünün “sağduyu” çağrılarına aldanan uzlaşma arayışlarından çok daha anlamlı olabilir. “Sadece yüzünü kaybetmeden uzlaşıma direnenden hayır gelir” diye yazmıştı Süreyya Karacabey. “Yaşayanlara asla güvenmeyin”.

[1] Slavoj Žižek, şiddetin bilindik fiziki görünümlerine nispeten sembolik mahiyetine itinalı bir ilgi göstermiştir. Bu yüzden öncelikle kaba hatlarıyla “öznel şiddet” ile “nesnel şiddet” arasında bir ayrıma gider. Buna göre şiddet ediminin faili olanı ya da maruz kalanı tarafından yaşanma biçimi olan “öznel şiddet” -elbette ki yapısal etkenlerden tamamen ayrıksı olmamakla birlikte- bir ölçüde “müstehcendir”. Temelde “normal” diye adlandırılanın oluşturulması ve korunmasına yönelik nesnel şiddet ise; toplumsal bağlamda hiyerarşik eşitsizliklerin yeniden tesisini sağlayan “sembolik şiddet” ile bu ilişkileri ortaya çıkaran tarihsel temayüllerden müteşekkil “sistematik şiddet” olarak iki türden tezahüre sahiptir. Haziran İsyanı’na bu tasnife bağlı kalarak yaklaşıldığında, ibrenin genel olarak iktidarın uyguladığı şiddetin fiziki biçimleri ile sembolik biçimleri arasında gidip geldiği, yanı sıra sistematik şiddetin de kesintisiz ve ısrarlı bir şekilde sürdürüldüğü görülebilir.

[2] Ulrike M. Meinhof “karşı şiddet” kavramını “direniş iradesi” ile bağlantılı olarak düşünür. Buna göre iktidar organlarının kendi sistematikleşmiş şiddet faaliyetlerine rağmen ironik bir şekilde illegal kılmaya giriştikleri türden (misal insan hayatına nispeten zarar gören sözde kamu mallarının, devrilen portakal kamyonlarının, kırılan camların hiçbir değeri olmadığını işaret eden türden) direniş pratikleri bu kategoriye girer. Yani karşı şiddeti “uyarıcı” kılan ve direniş ile bağlantılı kılan şeylerden birisi tam da yasadışı olmasıdır. Ancak Meinhof polis vahşetinin eyleyiş yasasını belirlediği türden (misal polisin paramiliter eylemlerine karşı paramiliter yanıtlar veren türden) direniş iradesiyle bağını kaybeden edimlerde karşı şiddetin şiddete dönüşme riskinin ortaya çıktığı konusunda uyarır.

[3] Walter Benjamin’e göre “polis şiddeti” yasa koruyucu olduğu kadar yasa koyucudur da. Bu yüzden polis şiddetinin amaçlarının hukukun amaçlarına içkin olduğu kanaati bir yanılgıdır. Polis, hukuki bağlayıcılığın olmadığı alanlarda “güvenlik” gerekçesiyle kendi başına müdahalede bulunabilir, dolayısıyla devletin ampirik amaçları dolaysız olarak “polis hukuku” yoluyla sağlanabilir.

[4] Evin içerisinde güvenilir olan ve güvenilir olmayan nesneler vardır. Korku filmlerinde spritüel varlıkların sahneye girişi yahut tehlikeli anlar genellikle bu tip nesnelerin (mesela ocağın yahut şöminenin birden kendi kendine yanması, dış pencerelerin açılıp kapanması gibi) hareketleriyle işaretlenir. Beter Böcek’in yarattığı doğaüstü kaosa giriş için en güvenilir nesnelerden birini (tutunarak adımladığımız merdiven korkuluğunu) seçmesi bu bakımdan da manidardır. Burjuvanın kendi kontrolündeki hane bir anda güvende olamayacağı bir cehenneme dönüşür.

[5] Son sahnede Charles Deetze’in okuduğu kitap Yeni Ölenler İçin Elkitabı’nın yeni sürümü olarak çıkan Canlılar ile Ölüler: Ahenkli Yaşam Şekilleri ve Barışçıl Birliktelik adlı kitaptır.

 
 
 

Comentários


 THE ARTIFACT MANIFAST: 

 

This is a great space to write long text about your company and your services. You can use this space to go into a little more detail about your company. Talk about your team and what services you provide. Tell your visitors the story of how you came up with the idea for your business and what makes you different from your competitors. Make your company stand out and show your visitors who you are. Tip: Add your own image by double clicking the image and clicking Change Image.

 FOLLOW THE ARTIFACT: 
  • Facebook B&W
  • Twitter B&W
  • Instagram B&W
 RECENT POSTS: 
 SEARCH BY TAGS: 

© Redaksiyon Dergi - Mithatpaşa Caddesi 45-15 Kızılay-Ankara 

bottom of page